Kooperatiflerin milli kalkınmadaki rolünden Kudüs davasına, konkordato suistimallerinden yapay zekâ devrimine kadar birçok konuda önemli mesajlar verdi.
EKONOMİDE MİLLİ KALKINMA, SOSYAL ADALET VE GÜVEN VURGUSU
Aydemir, Türkiye’nin üretim gücünü artıracak kredi imkanlarını değerlendirirken, kooperatiflerin sadece ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmanın da taşıyıcı unsuru olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın TESKOMB aracılığıyla açıkladığı 3 milyar liralık kredi desteğini tarihi bir fırsat olarak nitelendiren Aydemir, “Bu hamle, sadece ekonomik çarkları çevirmek için değil, yerelde üreticiyi güçlendirip toplumsal refahı artırmak için de tarihi bir fırsattır” dedi.
Küçük üretici ve esnafın kooperatif çatısı altında finansman yükünü azalttığını ve rekabet gücünü artırdığını ifade eden Aydemir, bu desteğin Erzurum’dan Edirne’ye, Hakkari’den Trakya’ya kadar yerel üretim merkezlerini güçlendireceğini söyledi. Dünya ekonomisindeki belirsizliklere karşı kooperatif modelinin Türkiye’ye özgü bir milli kalkınma unsuru ve küresel krizlere karşı sağlam bir kalkan olduğunu kaydetti. Ayrıca kooperatiflerin kırsalda gençlerin ve kadınların üretime katılımını teşvik ederek adaletli gelir paylaşımının teminatı olduğunu vurguladı.
Aydemir, “Kooperatif ruhu, ‘Türkiye Yüzyılı’ vizyonunun toplumsal ayağıdır. Bu, Türk milletinin paylaşma, yardımlaşma ve omuz omuza ilerleme iradesinin kurumsal biçimidir” diyerek sözlerini tamamladı.
Bunun yanı sıra ekonomik güveni sarsan konkordato suistimallerine de dikkat çeken Aydemir, bu sürecin kötüye kullanılmasının iyi niyetli firmaları zora soktuğunu ve piyasalarda güveni zedeleyerek domino etkisi yarattığını belirtti. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı’nın ortak bir çalışma yürütmesini olumlu karşıladığını ifade ederek, yapılacak yeni düzenlemelerin suistimalleri önlerken gerçekten sıkıntıya düşmüş firmaları koruması gerektiğini vurguladı. Aydemir, “Konkordato ilanı reel sektör için bir çıkış yolu olmaktan ziyade kötüye kullanılan bir sığınak haline dönüştürülmemelidir” çağrısında bulundu.
TERÖRLE MÜCADELEDE TAM KARARLILIK, BÖLGESEL HUZUR MESAJI
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in açıklamalarına atıfta bulunan Aydemir, Türkiye’nin terörün kökünü kazıyana dek mücadelesini kararlılıkla sürdüreceğini vurguladı. Operasyonların sadece askeri bir boyut taşımadığını, aynı zamanda bölgedeki kardeşlik hukukunu yeniden tesis etme amacı güttüğünü dile getirdi. “Türkiye’nin mücadelesi aslında bölgeyi yeniden huzura kavuşturma mücadelesidir” diyen Aydemir, bu kararlı duruşun dostlara güven, düşmanlara ise caydırıcı bir uyarı niteliğinde olduğunu kaydetti.
İngiltere dış istihbarat servisi MI6 Başkanı Richard Moore’un “Türkiye kritik öneme sahip” yönündeki açıklamasını da hatırlatan Aydemir, Türkiye’nin küresel dengeleri belirleyen bir ülke olduğunu vurguladı. Toplumun her kesimini terörle mücadelede ortak irade göstermeye davet eden Aydemir, “Bu milli meselede ayrışma olmaz, tam tersine milletçe kenetlenmek gerekir” dedi. Ayrıca “Canların Türküsü” gibi kültürel projelerin toplumsal birliği güçlendirerek milli mücadeleye moral kaynağı olduğunu ekledi.
DIŞ POLİTİKADA VİCDAN DİPLOMASİSİ VE STRATEJİK AKIL
Aydemir, Türkiye’nin dış politikada bağımsız ve vicdan merkezli hareket ettiğini belirtti. Özellikle Fransa’nın Ortadoğu politikalarını eleştirerek, sömürge döneminden kalma yapay sınır politikalarının ve vesayetçi yaklaşımlarının bölgedeki istikrarsızlığın temel kaynaklarından biri olduğunu söyledi. Türkiye’nin ise bu tarihsel yüklerden arınmış bir diplomasi yürüttüğünü ve kendi yol haritasıyla ilerleyerek yeni bir küresel merkez inşa ettiğini kaydetti.
Bu vicdan diplomasisinin en net görüldüğü yerin Kudüs davası olduğunu vurgulayan Aydemir, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kudüs’ün bir çakıl taşını dahi kimseye bırakmayız” mesajını desteklediğini söyledi. Kudüs’ün sadece Müslümanlar için değil, bütün insanlık için kutsal bir sorumluluk ve ortak bir vicdan değeri olduğunu dile getiren Aydemir, “Kudüs’e sahip çıkmak, sadece diplomatik bir mesele değil, aynı zamanda milletlerin vicdan mücadelesidir” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin bu konudaki dik duruşunun “Türkiye Yüzyılı” vizyonunun somut bir yansıması olduğunu kaydeden Aydemir, gençlerin Teknofest ruhuyla milli ve manevi değerlere, özellikle de Kudüs davasına aynı şuurla sahip çıkacaklarına inandığını belirtti.
Bölgesel ittifaklara da değinen Aydemir, Türkiye’nin Kafkasya, Orta Asya ve Orta Doğu eksenindeki ittifaklarda öncü rol alması gerektiğini ve bu birlikteliklerin ülkenin tarihsel misyonuyla örtüşmesi gerektiğini dile getirdi. “Milletimizin birlik ruhu, devletimizin stratejik aklıyla birleştiğinde, hiçbir ittifak Türkiye’yi dışarıda bırakacak şekilde şekillenemez” diye konuştu.
2026 HEDEFLERİ: YAPAY ZEKÂ, EKONOMİK BAĞIMSIZLIK VE SOSYAL DEVLET
Aydemir, Türkiye’nin 2026 hedeflerini de değerlendirdi. Altın rezervlerini artırma ve milli finans politikasını güçlendirme adımlarının önemine dikkat çekti. Fabrikalarda yapay zekâ kullanımının sanayi politikaları açısından kritik bir dönüşüm olduğunu ve Türkiye’yi küresel üretim zincirinde güçlendireceğini söyledi. Yeni konut projelerinin sosyal devletin en somut göstergesi olduğunu ve dar gelirli vatandaşların barınma sorununa çözüm üretmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye Varlık Fonu’nun dünyanın en büyük fonları arasına girmesinin ekonomik bağımsızlığın teminatı olduğunu belirten Aydemir, Suriye uçuş güvenliğine verilen desteğin ise Türkiye’nin bölgesel barışa katkısını gösterdiğini ifade etti. Tüm bu adımların “Türkiye Yüzyılı” vizyonunu inşa eden taşlar olduğunu kaydetti.
MANEVİ REHBERLİK VE TOPLUMSAL UYARI
Son olarak manevi konulara da değinen Aydemir, Kur’an-ı Kerim’in bir hikâye kitabı değil, hakikati öğreten ve insanı ıslah eden ilahi bir rehber olduğunu vurguladı. Zulümden ve haksızlıktan kurtulmanın tek yolunun Kur’an’ın gösterdiği yoldan geçtiğini ifade eden Aydemir, “Kur’an bize rehber olarak gönderildi. Onu hayatımızdan çıkarırsak hem fert hem toplum olarak kaybederiz” uyarısında bulundu.