ÜRETİMİN NİTELİĞİ YÜKSELDİKÇE REKABET KAPISI ARALANIYOR
Önceki dönem milletvekillerinden, mali müşavir ve bağımsız denetçi İbrahim Aydemir, üretimde niteliğe dayalı dönüşümün Türkiye ekonomisinde yeni bir dönemi tetikleyeceğini vurguladı. Aydemir’e göre, zihin gücüyle üretilen sanayi kalemlerinin dış pazarda daha fazla yer bulması, ihracat rakamlarını büyütmekle kalmayıp üretim sisteminin ruhunu da değiştirecek.
Bu sürecin, salt ekonomik bir tablo değil; uzun vadede rekabet gücünü kalıcı biçimde artıran dayanıklı bir üretim iklimi anlamına geldiğini ifade eden Aydemir, “Türkiye, üretim alanında kas gücünden zihin gücüne geçtikçe, dünyanın sanayi liginde üst sıralara tırmanacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
BEYİN GÜCÜNÜ ÇEKEN MERKEZLER KURMAK
Aydemir, üretim kalitesindeki sıçramanın yalnızca ihracat rakamlarını etkilemekle kalmadığını, aynı zamanda ülkeyi beyin gücünü çeken bir cazibe merkezi haline getirdiğini söyledi. Bu yönelimin, genç kuşakların bilgi birikimini üretime kanalize edeceğini, nitelikli kadroların ülkede tutulmasını ve dışarıdan uzmanlık çekilmesini sağlayacağını belirtti.
Bununla beraber, zihin temelli üretim alanlarının büyümesi, milli gelir düzeyine de güçlü bir itki sağlıyor. Aydemir, üretimdeki bu nitelik dönüşümünün kişi başı gelirde yukarı yönlü bir dalga oluşturduğunu ifade ederek, “Zenginlik, ham maddeyle değil; bilgiyle yoğrulmuş üretimle kazanılır” dedi.
REFAHIN TABANA YAYILDIĞI BİR MODELİN ANAHTARI
Aydemir, ileri üretim odaklı sanayi yapısının gelir dağılımında dengeli bir dönüşüm yaratacağına dikkat çekti. Orta gelir grubundaki geniş kesimlerin, bu dönüşümle birlikte yüksek gelirli sınıfa geçiş imkanına kavuşacağını dile getirdi. Ona göre, bu durum sadece rakamsal bir büyüme değil, toplumsal refahın daha adil bir şekilde paylaşılmasının da önünü açacak.
“Ekonominin geleceği, üretimin karakteriyle yazılır. Bilgiye dayalı üretim modeli, toplumun geniş kesimlerine yeni bir zenginlik kapısı aralar” diyen Aydemir, bu yapının yüksek gelirli ülke olma idealinin anahtarı olduğunu kaydetti.
KÜRESEL YARIŞTA YERİMİZİ YENİDEN TANIMLAMAK
Aydemir, dünya örneklerine de dikkat çekti. Güney Kore’nin dış satımında ileri üretim kalemlerinin payının yüzde 25, Çin’in ise yüzde 32 seviyelerinde olduğunu hatırlattı. Almanya’nın yüzde 18, Amerika Birleşik Devletleri’nin yüzde 24 seviyelerinde bulunduğunu belirterek, “Dünya bu kulvarda hızla koşuyor. Türkiye bu yarışta seyirci değil, koşucu olmak zorundadır” dedi.
Türkiye’nin 2025 yılı Ocak–Ağustos döneminde ileri üretim alanlarının imalat sanayi dış satımındaki payının yüzde 3,7, sadece Ağustos ayında ise yüzde 4,2 seviyesinde gerçekleştiğini hatırlatan Aydemir, bu oranın artık yükseltilmesi gereken stratejik bir hedef olduğunu belirtti. Aynı dönemde ileri üretim kalemlerinin ithalattaki payının yüzde 11,2 seviyesinde bulunduğunu kaydeden Aydemir, bu farkın üretim kapasitesindeki atılım ihtiyacını açıkça gösterdiğini ifade etti.
STRATEJİK HEDEF: KATMA DEĞERDE ÜSTÜNLÜK
Aydemir, Türkiye’nin uzun yıllar orta gelir grubunda kalmasının temel sebeplerinden birinin, üretimde niteliğe dayalı dış satımın düşük paya sahip olması olduğunu vurguladı. Bu nedenle katma değerde üstünlük kurmak, önümüzdeki dönemin en önemli hedefi olmalı.
“Türkiye, artık emek yoğun üretimle yetinemez. Zihinsel üretim alanlarını büyütmeli, dış satımın karakterini değiştirmelidir. Bu, bir tercih değil; güçlü Türkiye vizyonunun gereğidir.” sözleriyle Aydemir, dönüşümün yönünü net biçimde ortaya koydu.