Önceki dönem milletvekillerinden, Türk Devletleri Parlamenter Asamblesi eski üyelerinden ve Parlamenter Gazeteci ve Yazarlar Birliği Başkanı İbrahim Aydemir, Ankara’nın Türk Dünyası Kültür Başşehri ilan edilmesini yalnızca bir unvan değil, büyük bir çağrının nişanesi olarak nitelendirdi. Bu kararla başkentin yönetim merkezi olmanın ötesine geçtiğini ifade eden Aydemir, kültürel diplomasiye yön verecek bir vizyonun şekillendiğini belirtti.
Bununla beraber, Ankara’nın artık yalnızca idari bir merkez değil, dilde ve fikirde birlik ideallerinin vitrinine dönüşeceğini kaydeden Aydemir, bu süreci “medeniyet yürüyüşünün takvim haritası” olarak tanımladı. Türk Devletleri Teşkilatı’nın gönül ittifakı hâline geldiğini dile getiren Aydemir, kültürel yakınlaşmanın ekonomik dayanışmayı da tetikleyeceğini vurguladı.
Aynı zamanda Parlamenter Gazeteci ve Yazarlar Birliği Başkanı sıfatıyla değerlendirmede bulunan Aydemir, Ankara’nın 2026 yılında yalnızca Türk Dünyası’nın değil, bütün bir kültür coğrafyasının ortak sesi olacağını ifade etti.
•Siyaset, ahlakla meşrulaşır
Diğer yandan Aydemir, siyasetin merkezine vicdanın ve mesuliyetin yerleştirilmesi gerektiğini savundu. Siyasi tartışmalardaki hırs ve kutuplaşmanın, halkın emanetine zarar verdiğini belirten Aydemir, “Mevki değil, mesuliyet önemlidir. Makam değil, hizmet yüceltir” diyerek ferasete vurgu yaptı.
Aydemir’e göre adaletin işlemediği her an, toplumsal huzurun zeminini zayıflatır. Hukukun tarafsız olması gerektiğini dile getiren Aydemir, “Devlet, kudretle değil, hakkaniyetle yükselir” ifadeleriyle Türk hukuk geleneğine atıf yaptı. Bu noktada yargının gecikmeden işleyişinin, halk vicdanını onaran bir unsur olduğunun da altını çizdi.
Plan ve Bütçe Komisyonu eski üyelerinden olan Aydemir, adaletin yalnızca mahkeme salonlarında değil, toplumsal hissiyatta da tecelli etmesi gerektiğini belirtti.
•Küresel mali ahlak ve ekonomik toparlanma
Mali müşavir ve bağımsız denetçi kimliğiyle de konuşan Aydemir, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın küresel mali sistemdeki kara para akışları ve manipülasyonlara yönelik uyarılarını “insanlık vicdanına çağrı” olarak değerlendirdi. Bu çağrının yeni bir mali ahlak manifestosu anlamı taşıdığını ifade etti.
Ekonomik vizyonun temelinde şeffaflık ve hesap verilebilirlik olduğunu kaydeden Aydemir, Türkiye’nin mali sistemde ahlaki duruş sergileyen nadir ülkelerden biri olduğunu söyledi. Finansal yapının kalıcılığının, ekonomik veriler kadar ahlaki tutarlılıkla güçlendirileceğini vurguladı.
Faiz ve para politikaları üzerine de görüş bildiren Aydemir, “Ekonomideki rakamlar birer pusuladır; asıl değer, o pusulanın gösterdiği yönün millet nezdinde güven üretmesidir” dedi.
•Adalet diplomasisi ve barış ideali
Aydemir, Türkiye’nin dış politikasında yalnızca çıkar odaklı değil, adalet eksenli bir duruş sergilediğini belirterek, Gazze’den Kıbrıs’a uzanan çizgide Türkiye’nin vicdan misyonunu sürdürdüğünü dile getirdi. “Coğrafyamıza dayatılan planlarda merhamet değil, menfaat vardır. Türkiye, bu oyunu bozan yegâne iradedir” diyerek bölgesel inisiyatife işaret etti.
Aynı zamanda Türk Devletleri Parlamenter Asamblesi eski üyelerinden biri olan Aydemir, Gazze’de kalıcı barışın sağlanabilmesi için yalnızca diplomatik değil, insani koridorlar, savaş suçu belgeleme mekanizmaları ve medya okuryazarlığı gibi çok katmanlı araçların devreye alınması gerektiğini ifade etti.
Bu bağlamda, silah endüstrisinin finansmanına ilişkin denetim mekanizmalarının da uluslararası hukuk içinde değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti.
•Dijitalleşme, üretim ve milli bağımsızlık
Aydemir, Türkiye’nin tarımda dijital dönüşüm yoluyla 50 milyar dolarlık ihracat hedefiyle geleceğe yürüdüğünü belirtti. Yeni tarım girişimciliği programlarının gençleri yalnızca üretici değil, aynı zamanda veri işleyen, strateji kuran aktörler hâline getirdiğini ifade etti.
Bu dönüşümün “sessiz ama kararlı bir kalkınma devrimi” olduğuna dikkat çeken Aydemir, yapay zekâ teknolojilerinin yalnızca ticaret değil; eğitim, adalet ve kültür alanlarında da kullanılması gerektiğini belirtti. Bilgi üretiminin yeni çağın ekonomik hamlesi olduğunu söyledi.
“Teknoloji insana hizmet ettiği sürece medeniyet vardır” diyen Aydemir, insan onurunu merkeze almayan hiçbir dijitalleşme hamlesinin sürdürülebilir olmayacağını vurguladı.
•Türkçenin anayasal teminatı ve milli kimlik
Aydemir, Türkçenin yalnızca bir dil değil, ortak hafızanın ve millet birliğinin simgesi olduğunu ifade etti. Resmî dilin anayasal teminat altında olduğunu vurgulayan Aydemir, bu konuda ortaya atılan spekülatif tartışmaların devlet aklına zarar verdiğini söyledi.
Eğitimde ortak dilin, toplumun ortak geleceğini kuracak köprüyü oluşturduğunu belirten Aydemir, üniter devlet yapısının temel taşlarından birinin Türkçe olduğunu ifade etti.
Kamu düzeninin, müşterek dil ile inşa edildiğini savunan Aydemir, Türkçenin yalnızca geçmişin mirası değil, geleceğin harcı olduğunu dile getirdi.